post-thumb

EKİM ESİNTİSİ

Melankolinin havalı olduğu zamanlardı.

Herkes karanlık yanlarından bahsediyordu.

Çocukluğun körpeliği ve erginliğin hormon kokan teri henüz geçmişti. 

Diğer herkes gibi ben de diğerlerinden farklı olduğumu, daha dip daha derin bir karanlığım olduğum sanrısına herkesi ikna edebildiğim için gururlanıyordum. 


Hayatıma giren herkesin elinden tutup hiç bilmedikleri sularda gezdirmeyi de öğrendim bir şekilde, beni merak edenlere kör bir kuyu vaad ediyordum.


Hanımlar beyler buyurmaz mısınız lütfen lütfen şu taraftan bağırın çağırın bana hiç işlemez inanın ki..


Bağır bağırabilirsen,

sesin bile geri dönmeyecek.


Kendimi en baştan dizayn etmem gerekiyordu, eksiklerimden arınmak, fazlalıklarımı törpülemek.

Karakterler yazmaya başladım o zaman, hem insanlık hem de benim için önemsiz bir adım oldu.

Sonra karakterler yaratmak hoşuma gitti, hatta onları öldürebilmek, yaslarına  eşlik etmek;

her gün terk ediyordu anneleri, her gün varlığıyla rahatsız ediyordu bütün babalar.

Yaz sıcağında bir de tokat gibi inen sözlerle incitiyordum, yerden yere vuruluyor yine de çelik gibi kalkıp direniyorlardı.

Her karakterin direniş biçimi farklı farklıydı.

Zayıflıkları oluyordu, örneğin tokadı ağladığı için yiyor biri, sonrasında ağlamamak için durmadan dudağını kemiriyordu,

öbürü sabahtan akşama kadar küsüyor da kimsenin ruhu duymuyor  hayalet gibi yaşamayı öğreniyor,

diğeri  herkeslere gülümseyerek yardım eli uzatıyor da kimse yardımını dahi istemiyordu.


Yaşanmamış bir hayatı  hafifsememek gerek, kayda değer acılar çektim, kaliteli kitaplar okudum, felsefeyi sevdim hatta anladım, müzik zevkim vardı, ne konuşursam konuşayım çevremde ya bana kızan ya bana yaklaşmaya çalışan insanlar buldum.

Olduğumu sandıkları şey benim yakınımdan bile geçmiyordu.


Hepsinden kaçarken hepsine koştum. 


Gündelik diyaloglar gücümü tüketiyor yine de ayak uyduruyordum, arada bir sırtını sıvazladıklarım da olmuştu, teselli vermede iyiydim sanırım.

Beni sevsinler diye güzel gülümsemeyi öğrendim, hiçbir şey anlatmıyorsun diyenlere yine hiçbir şey anlatmadım, her zaman eksik olan şeyin üstünü örtüp yetişkin, aklı başında bir kadın olduğuma kendimi de inandırdım.


Tam teçhizatlı olmam uzun zamanımı aldı.

Hırpalanmış çocukluğuma; tamir etmeye çalıştıklarımın bakışlarında rastladım,

baba özlemime en çok öfkelendiğimde,

Her sevdiğim çiçekte ve her üzüntümde anneme..

Kollarım her yalnız hissettiğinde ilk ve son aşkıma rastladım.

Kendimi tekrar aşkla yoğurdum, yıkıldım yenimi yarattım, kolay olmadı hiç.


Kocaman bir yara gibi büyüdüm kendi kendime.


Hatalarımı düzeltmektense her şeyi sil baştan yapmaya karar verdim, çok zaman kaybettim; ne hatalar benim hatalarımdı, ne yaşam geri alınabilirdi. Telafisi mümkün olmayan her şeyle yaşamak da kolay değildi ki.


Gülen maskemden kurtuldum önce psikolog eşliğinde. 

Herkesleri mutlu etmek sırtımda bir kamburdu,

Hep gülen yüzüm düştü geriye içimi dışıma  bağlayan yorgunluğum kaldı.


 Büyük bir hendeği atladıktan sonra gelen küçük hendekler kolaylaşmadı,

Herkesin bir öyküsü vardı, canla başla dinledim bana gelince de o küçük hendeklere takılıp düşerken ağladım.


Kör bir kuyu olarak kaldım her sesi içine gömen,

Gülen maskemden kurtuldum ya hafifim artık, 

Reyhan çiçekleri bakmak istiyorum annem gibi,

Babam gibi, hiçbir şey olmak istemiyorum.


Nihayet özgürüm, maskem düştü, kimselerin mutluluğu benden sorulmaz artık,

Kör bir kuyuyum 

Dibimde kurbağalar 

Hanımlar beyler

Bağırıp çağırın işlemez bana

İnanın ki..



Okunma Sayısı:

Nur Emine Kaçkın

Nur Emine Kaçkın

2017 yılında Adıyaman Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun oldum.

YORUMLAR

  1. rumeysa
    7.10.2021 12:18:51

    Ekim Esintisi tam bir "iç esintisi" olmuş. Her bir kelimesinde ve kelimenin katmanlı manasında gördüm seni sevgili yazar. "Diğer herkes gibi ben de diğerlerinden farklı olduğumu, daha dip daha derin bir karanlığım olduğum sanrısına herkesi ikna edebildiğim için gururlanıyordum." demişsin ya o ikna ettiklerinden biri benim sanırım ve o kadar ikna etmişsin ki hiçbir güç senin derinliğini yüzeyselleştiremez, işte buna canı gönülden inanıyorum ki inanç en kuvvetli duygudur. "Var"ı yok "yok"u var ettirir. Ben senin varlığınla yokluğunla nasıl harikalar yarattığına -iyi ki- şahidim. Yazılarını "sabırla" bekliyorum...

YORUM YAP

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.